ANA BAŞLIKLAR |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KOCAYAZI KÖYÜ
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
DİNİ BİLGİLER
|
|
|
GENEL MENÜ
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
=> Daha kayıt olmadın mı?
Kayıt icin => Daha kayıt olmadın mı? yazısına tıkla..istenen nick: yani isim yazıyorsun.. şifre ve email.adresini yazıp kayıt yap.a tıkla ...
Foruma gelip..
Kullanıcı adı ..yazan yere kayıt olurken yazdıgınız (nick) yani isminizi yazıyorsunuz ve nokta nokta bolumune sifrenizi yazıp.. giris.e tıkla foruma yazı yazabilirsiniz .. Tesekkurler.. kocayazıköyü.com
Kocayazi Forum - ESMAÜL HUSNA(ALLAH'IN İSİMLERİ)
Fadıl DURHAN (şimdiye kadar 400 posta) | |
KARİB
Yakın olan
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş  olurlar. (Bakara Suresi, 186)
Allah'ı gereği gibi tanımayanlar ve Kuran ayetlerinden uzak yaşayanlar, Allah'ın varlığı hakkında çok puslu, gerçekten yetersiz bilgi ve düşüncelere sahiptirler. Bu kimselere sorulduğu zaman "yeri ve gökleri yaratan Allah'tır" derler. Fakat insanı en ince ayrıntısına kadar planlayıp, en güzel surette yaratan Allah'ın göklerde olduğunu ve kendilerinden çok uzakta bulunduğunu zannederler. Halbuki Allah Katından gönderdiği ayetlerle Kendisi'ni kullarına tanıtır. İnsana ne kadar yakın olduğunu Kaf Suresi'nin 16. ayetinde şöyle bildirir:
Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kaf Suresi, 16)
Öyle ki "iki kişi konuşurken üçüncüsü Allah'tır, üç kişi konuşurken dördüncüsü Allah'tır." Bir insan fısıldasa da Allah onu duyar, yerinden kıpırdasa bile onu görür. Allah kişinin içinden geçen her düşünceyi bilir. O uyurken de, yürürken de, konuşurken de Allah yanındadır. O bütün bunları yaparken Allah'ı yanında göremez, fakat Allah onu görür.
... Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, (duaları  kabul edendir." (Hud Suresi, 61)
De ki: "Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakın olandır." (Sebe Suresi, 50)
| | | | Fadıl DURHAN (şimdiye kadar 400 posta) | |
KASİM
Kısımlandıran, rızıkları, nimetleri adalet,hikmet ve rahmet içinde taksim edip herkese nasibini veren
Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında maişetlerini aralarında Biz paylaştırdık ve onlardan bir bölümü (diğer) bir bölümünü 'teshir etmesi için, bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle yükselttik. Rabbinin rahmeti; toplayıp-yığdıklarından daha hayırlıdır. (Zuhruf Suresi, 32)
Amazon'da yüzlerce sene dimdik duran ağaçlar, kuzey kutbunda her tarafı buzlarla çevrili bir adada yaşayan penguen sürüsü, çölde 30 senedir hiç kıpırdamadan duran bir kaktüs, yağmur ormanlarında taşıdıkları yapraklardan ürettikleri mantarla beslenen karıncalar ve bunlar gibi milyonlarca yıldır yaşamlarını sürdüren canlılar ordusu...
Yukarıda sayılan ve sayılamayan canlıların hepsi yaşamak için beslenmeye muhtaçtır. Kimi kesinlikle suya ihtiyaç duyarken, kimi senelerce hiç su istemez, birisi sıcağı severken diğeri sıcakta yaşayamaz. Üstelik hepsinin birarada yaşaması için bunlar gibi birçok şartın aynı anda oluşması gerekir. Tüm bu canlıları yaratan Allah, her birinin ihtiyaçlarını ayrı ayrı düzenlemiştir.
100 senedir ormanın içinde duran ağacı ve burada ismi anılan veya anılmayan tüm canlıları beslemekte ve korumaktadır. Üstelik hepsini aynı topraktan rızıklandırır. Toprağın içindeki tüm mineralleri, gökten indirdiği yağmuru canlılar arasında eşit paylaştırır.
Allah yarattığı herşeyin ihtiyacını karşılaması ve rahmetini yarattığı canlılar arasında paylaştırmasıyla sonsuz şefkatini, merhametini gösterir. Elbette bu canlılar arasında insan da vardır. Allah insanın yaşayabilmesi için çeşit çeşit nimet var etmiş, ihtiyacı olan herşeyi kendisine vermiştir. Nitekim bu önemli gerçeğe Kuran'da şöyle dikkat çekilmektedir:
Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi, 34)
| | | | Fadıl DURHAN (şimdiye kadar 400 posta) | |
KAVİ
Pek güçlü olan
Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi Allah'ın ayetlerini inkar ettiler de, Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Şüphesiz, Allah, en büyük kuvvet sahibidir, sonuçlandırması pek şiddetlidir. (Enfal Suresi, 52)
Tarih boyunca Allah çeşitli kavimlere elçiler göndermiş, onlar vasıtasıyla insanlara uymaları gereken doğru yolu bildirmiştir. Gönderilen elçiler de tek ilahın Allah olduğunu, yalnızca Allah'tan korkup sakınmak ve O'nun emirlerini yerine getirmek gerektiğini kavimlerine tebliğ etmişlerdir. Ancak "Çünkü gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azabla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir." (Mümin Suresi, 22) ayetinde bildirildiği üzere, kavimlerin çoğu inkara sapmış, elçileri yalanlamış ve Allah'ın azabını hak etmişlerdir.
Her dönemde Allah'ın gönderdiği elçileri inkar eden, onlara mümkün olduğu kadar zorluk çıkaran, sıkıntı vermeye çalışan inkarcılar, Allah'ın azabını görünceye kadar bu tutumlarından vazgeçmemişlerdir. Onlar, yeryüzünde iktidar, güç ve servet sahibi olduklarını düşündükleri için kendilerini haklı görmüş, büyüklenmekten vazgeçmemişlerdir. Oysa unuttukları çok önemli bir gerçek vardır: Allah, en büyük güç sahibi olandır.
Bu önemli gerçeği kavrayamayan inkarcılar, asla erişemeyecekleri bir büyüklük hevesi içerisinde olmuşlardır. Allah'ın dilediğinde tek bir fırtınayla tüm mallarını yok edebileceğini, şiddetli bir yağmurla ekinlerini helak edebileceğini, bir mikropla tüm yakınlarını öldürebileceğini ve daha bunun gibi ellerindeki gücü, serveti yok edebilecek sayısız sebebi göz ardı etmişlerdir. Sonuç olarak yeryüzünde de, ölümden sonra ahirette de Allah'ın azabı ile yüz yüze gelmişlerdir. Allah inkarcılara Kuran'da şöyle seslenmektedir:
İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları  , Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. (Bakara Suresi, 165)
Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir. (Hac Suresi, 74)
Allah, inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) mü'minlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır. (Ahzab Suresi, 25)
| | | | Fadıl DURHAN (şimdiye kadar 400 posta) | |
KEBİR
Pek büyük
O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, Yücedir. (Rad Suresi, 9)
Allah evrendeki tüm canlıları kontrolü altında tutandır; toprağın içine atılan binlerce tohumun ne zaman filizleneceğini, bir kuyrukluyıldızın dünyanın kaç kilometre uzağından geçeceğini, hangi canlının ne zaman doğacağını ve ne zaman öleceğini, atomun çekirdeğinin etrafında durmaksızın dönen elektronların yörüngelerini ve burada sayarak bitiremeyeceğimiz herşeyi bilir. Allah sonsuz büyüklüğü ile yeryüzünde yaşayan tüm insanların aklından geçen düşüncelere, hepsinin bilinçaltına, yaptıkları işlerindeki niyetlerine de hakimdir.
Allah hepsinin kaderini en ince ayrıntısına kadar belirler. Gaybın bilgisi yalnızca Kendisi'ne aittir. Allah'ın sonsuz aklı, ilmi, bilgisi, affediliciliği, merhameti ve azabı insanın kavrayışının çok üzerindedir. Allah dilediği herşeye güç yetirir.
Hiç kimse O'nun kararlarına en ufak bir müdahalede bulunmaya güç yetiremez. Allah, kainattaki herhangi bir canlı için bir zarar dileyecek olsa onu kaldırabilecek yoktur, bir rahmet dilediğinde de O'nun rahmetini engelleyebilecek olan yoktur.
İnsanın yapması gereken ise, ancak ve ancak böylesine büyük bir gücün karşısında saygı dolu bir korku ile secde etmek, herşeyin hakimi olan Rabbimiz'e sığınıp kendisine merhamet etmesini istemektir. Çünkü Allah merhamet etmediği sürece insanın kurtuluş bulması mümkün değildir. Allah'ın büyüklüğü ve O'ndan başka ilah olmadığı ayetlerde şöyle haber verilmektedir:
İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O'nun dışında, onların taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah, Yücedir, büyüktür. (Hac Suresi, 62)
İşte-böyle; şüphesiz Allah, O, Hak olandır ve şüphesiz O'nun dışında taptıkları (tanrılar) ise, batıldır. Şüphesiz Allah, Yücedir, büyüktür. (Lokman Suresi, 30)
| | | | Fadıl DURHAN (şimdiye kadar 400 posta) | |
KERİM
Keremi bol, cömert olan
... Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır. (Neml Suresi, 40)
Evreni en ince ayrıntısına kadar Allah yaratmış ve Kendi sıfatlarıyla şekillendirmiştir. Var olan herşey, O'ndandır. Tüm güzellikler, incelikler O'nun aklının tecellileridir. Diğer tüm varlıklar gibi insanlar da O'nun dilemesi ile yeryüzüne gelirler. Anne karnında bir çiğnem et parçası olan insan doğar, büyür, güzel bir yüze sahip olur ve böylece Allah'ın sanatını yansıtır. Nitekim ayetlerde insanın üstünlüğü şöyle bildirilmiştir:
Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti. (İnfitar Suresi, 6-
Ancak bazı insanlar düşünebilme yeteneğine sahip oldukları halde, böyle mükemmel düzenlenmiş bir dünyaya nasıl geldiklerini, çevrelerindeki sayısız nimetin kim tarafından verildiğini düşünmezler. Kuran'da bu insanlar için şöyle denilmektedir:
Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti. Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör. (İnsan Suresi, 1-3)
Kendisine verilmiş olan yeteneğini kullanan ve görüp akleden bir insan ise; kim tarafından yaratıldığını, kendi başına elde etmeye asla güç yetiremeyeceği sayısız nimeti kimin verdiğini, algılama, düşünebilme, akledebilme kabiliyetlerine nasıl sahip olduğunu düşünür. Bunları düşünen insanın karşısına çıkan gerçek tektir: Onu var eden ve asla güç yetiremeyeceği üstün nimetleri bağışlayan, son derece cömert bir Yaratıcı vardır. Bu Yaratıcı göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'tır ve Kuran'da insanlara şöyle buyurmaktadır:
Yaratan Rabbin adıyla oku.
O, insanı bir alak'tan yarattı.
Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;
Ki O, kalemle (yazmayı  öğretendir.
İnsana bilmediğini öğretti.
Hayır; gerçekten insan, azar.
Kendini müstağni gördüğünden.
Şüphesiz, dönüş yalnızca Rabbinedir. (Alak Suresi, 1-
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi kendisini yaratan 'en büyük kerem sahibi' Allah'a karşı insana düşen görev şükretmektir. Allah insana sayısız nimetler vermiş ve karşılık olarak da yalnızca Kendisine kulluk edilmesini, büyüklenilmemesini istemiştir. Bu Allah'ın samimi kullarının üzerinde taşıdığı ahlaktır. Onlar da dünyada gösterdikleri bu faziletli tavırlarının karşılığını ahirette daha üstünüyle alacaklardır.
|
Bütün konular: 58 Bütün postalar: 548 Bütün kullanıcılar: 95 Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse 
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 228 ziyaretçi (478 klik) kişi burdaydı!
|
|
|
|
|