ANA BAŞLIKLAR |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KOCAYAZI KÖYÜ
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
DİNİ BİLGİLER
|
|
|
GENEL MENÜ
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
=> Daha kayıt olmadın mı?
Kayıt icin => Daha kayıt olmadın mı? yazısına tıkla..istenen nick: yani isim yazıyorsun.. şifre ve email.adresini yazıp kayıt yap.a tıkla ...
Foruma gelip..
Kullanıcı adı ..yazan yere kayıt olurken yazdıgınız (nick) yani isminizi yazıyorsunuz ve nokta nokta bolumune sifrenizi yazıp.. giris.e tıkla foruma yazı yazabilirsiniz .. Tesekkurler.. kocayazıköyü.com
Kocayazi Forum - ESMAÜL HUSNA(ALLAH'IN İSİMLERİ)
Fadıl DURHAN (şimdiye kadar 400 posta) | |
RAUF
Pek esirgeyen, çok acıyan
Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 143)
Allah'ın yarattığı tüm canlılar kusursuz, üstün bir yaratılış ve kompleks bir yapı sayesinde yaşamlarını sürdürmektedir. Bu, Rabbimiz'in merhametinin ve rahmetinin delillerindendir. Çünkü hiçbir canlı kendisi için en uygun, en elverişli şekilde yaşamak için güç sarf etmemiş, sadece Allah'ın üstün aklına teslim olmuştur. Allah ihtiyaç duyabilecekleri herşeyi zaten onlara vermiştir. Mesela bütün canlıların kendilerini savunmak için farklı yetenekleri vardır. Kimisi son derece korkutucu bir görünüme sahiptir, kimisi zehirli, kötü kokulu veya yakıcı gazlar püskürtür. Bazıları atiktir, düşmanlarından hızla kaçarlar, bazıları ise farklı bir savunma şekli olarak dayanıklı zırhlarla kaplıdır. Bir kısmı bedenlerini düşmanlarından saklayabilecek şekilde bir görüntüye sahiptir, diğer bir bölümü de ölü taklidi yaparak düşmanı kandırabilecek şekilde yaratılmışlardır.
Şüphesiz canlılar bütün bu niteliklere tesadüfen ya da kendi istekleriyle ulaşmamışlardır. Herşeyi böylesine kusursuz ve büyük bir ilimle yaratan Allah, onların üzerindeki şefkatini, her birini hayatlarını sürdürebilecek şekilde noksansız özelliklere sahip olarak yaratmasıyla göstermektedir.
Tüm bu canlıların sahip oldukları özellikler yanında insanların hizmetine verilen imkanlar ise çok daha üstündür. Öyle ki insan maddi ve manevi sahip olduğu tüm özellikleri düşündüğünde, hayatını sürdürebilmesi için özel olarak yaratılmış bir dünyada yaşadığını çok açık bir şekilde fark edebilir. Varlığını sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğu herşeyi yakınında bulması da Allah'ın rahmetinin çok büyük delillerindendir. Fakat tüm bunlardan çok daha önemli bir nokta vardır: İnsanın görebilmesi, işitebilmesi, konuşabilmesi... Tüm bunları yapabilmesi için göz, kulak ve dili yaratan Allah, aynı zamanda verdiği düşünme kabiliyetiyle de insanı yeryüzündeki tüm canlılardan üstün kılmıştır. Allah'ın Rauf sıfatı Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün). Allah, sizi kendisinden sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. (Al-i İmran Suresi, 30)
Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir. (Hac Suresi, 65)
Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir. (Hadid Suresi, 9)
| | | | Fadıl DURHAN (şimdiye kadar 400 posta) | |
REZZAK
Rızık veren, insanların faydasına olmak üzere nimetlerini veren
Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır. (Zariyat Suresi, 5
Dümdüz bir zeminden oluşan, içinde ne dağ ne deniz olan çok farklı bir dünyada gözlerinizi açtığınızı düşünün. Üzerine bastığınız toprak siyah ve kupkuru. İçinde hiçbir bitki yetişmiyor, üzerinde hiçbir hayvan yaşamıyor. Yalnızca insanların yiyebilmesi için acı bir ot çıkıyor. İnsanların beslenmesi için bu ottan başka hiçbir şey yok. Toprağı kazsanız da, ekseniz de hiç ürün vermiyor. Yaşadığınız yerde su da yok. Su içmek için kilometrelerce ileride bulunan bir kaynağa gitmeniz ve oradan su taşımanız gerekiyor. İşte siz böyle bir dünyada doğduğunuzda yaşamınızı sürdürebilmek için hayatınız boyunca o acı ottan yersiniz, su içmek için de her gün kilometrelerce yürürsünüz. Bu zorlukların hepsine de ölene kadar katlanırsınız. Ve bir gün bile "neden bu topraktan sulu ve güzel kokulu meyveler, birbirinden lezzetli sebzeler ve çeşit çeşit yemişler çıkmıyor?" demezsiniz. Çünkü hayatınız boyunca karşılaşmadığınız için toprağın böyle ürünler verebileceğini bilmezsiniz.
Kuluna karşı çok şefkatli ve merhametli olan Allah, insanları içinde sayılamayacak kadar çok nimetle dolu olan topraklarda yaşatır. Öyle ki insan toprağı ekip biçmeden bile toprak yemyeşil ürünler ve başaklar verir. İçinden sarı, kırmızı, yeşil, turuncu meyve ve sebzeler çıkar. Masmavi denizlerin içi ise yine binlerce çeşit ve lezzette balıklarla doludur. Bütün bunların yanında Allah insanlara hem yerdeki hayvanların etini, hem de gökteki kuşun etini yedirir, hayvanların içinden tertemiz süt çıkarır, arılara bal yaptırır... Bütün bunları insanlara Allah bağışlamaktadır.
"Eğer O, rızkını tutsa (vermese), rızkınızı verecek olan kimmiş?" (Mülk Suresi, 21) ayetinde bildirildiği gibi Allah dilerse toprak ürün vermez, yağmur yağmaz, her yer kupkuru ve çorak olur. Fakat Allah Rahman ve Rahimdir, insanlara Katından bağışladığı rızıkları sözle ifade etmek mümkün değildir. Kullarına sayısız nimet bahşeden Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:
Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında bir başka yaratıcı var mı? O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz? (Fatır Suresi, 3)
Allah yukarıda sayılan tüm nimetleri insanlara dünya hayatında bağışlar. Cennette ise müminler için çok daha güzeli vardır. Öyle ki Kuran'da, "Artık hiçbir nefis, yaptıklarına karşılık olmak üzere kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin (sayısız nimetlerin) saklandığını bilmez" (Secde Suresi, 17) şeklinde buyrularak cennetteki nimetlerin üstünlüğüne dikkat çekilmiştir.
Cehenneme girenler ise boğazları parçalayan darı dikeniyle, zakkum ağacıyla ve kaynar suyla karşılaşacaklardır. Sonsuza kadar da bunlardan başka hiçbir şey bulamayacaklardır.
Doğrusu, o zakkum ağacı;
Günahkar olanın yemeğidir.
Pota gibi; karınlarda kaynar-durur;
Kaynar-suyun kaynaması gibi.
"Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin."
"Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;"
"(Azabı  Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun."
(Duhan Suresi, 43-49)
Ayetlerde şöyle haber verilmektedir:
De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?" (Yunus Suresi, 31)
Çünkü Allah, yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecek ve onlara Kendi fazlından artıracaktır. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır. (Nur Suresi, 3
| | | | Fadıl DURHAN (şimdiye kadar 400 posta) | |
SAMED
Hacetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci olan
Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır). (İhlas Suresi, 2)
Tüm evrende gerçek güç sahibi olan yalnızca Allah'tır. İnsanın karşılaştığı her türlü sıkıntıyı, zorluğu, ihtiyacı giderebilecek olan da ancak O'dur.
İnsanlar kimi zaman kendilerini yaratan Rabbimiz'i unutup O'ndan başka veliler edinir; gücü, onuru ve yardımı onların yanında bulmaya çalışırlar. Oysa bu insanlar bir aldanış içindedirler; çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah'tan başka güç sahibi yoktur. Allah dilemedikçe hiç kimsenin bir başkasına faydası veya zararı dokunamaz. Kuran'da bu gerçeğe şöyle dikkat çekilmiştir:
Onlar, müminleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır." (Nisa Suresi, 139)
İnsan için her türlü sıkıntıdan kurtulmanın tek yolu 'bütün kuvvet ve onurun sahibi olan Allah'a sığınmaktır. Çünkü Rabbimiz, sıkıntı ve ihtiyaç içinde olup Kendisi'ne yönelen samimi kullarına icabet eder ve onların üzerindeki zorlukları, sıkıntıları kaldırır. Neml Suresi'nde Allah'ın salih kullarına icabeti şöyle haber verilmiştir:
Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)
Yukarıdaki ayette insanların Allah'ın icabetine karşılık nankörlük yapabildikleri, Allah'ın kendileri üzerindeki şefkati ve merhametini fark edemedikleri veya unuttukları da bildirilmiştir. Oysa Allah, "De ki: "Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır..." (Enam Suresi, 64) ayetiyle haber verildiği gibi, her türlü sıkıntıdan insanı kurtaran tek mercidir. Bunun karşılığında insanın yapması gereken ise, bu icabeti görmek, gördüğünün önemini düşünebilmek ve bu düşünceler sonunda Allah'a teslim olarak şükredici bir kul haline gelmektir.
| | | | Fadıl DURHAN (şimdiye kadar 400 posta) | |
SADIK
Vaadine sadık, doğru
(Bu,) Allah'ın va'didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 6)
Allah insanları yaratmış, onlara iyiliği emredip kötülükten men eden elçiler ve bu elçilerle beraber doğru yolu gösteren Kitaplar göndermiştir. Bu kitaplardan Kuran, Allah'ın insanları karanlıktan aydınlığa, doğru yola çıkarmak için gönderdiği son hak kitabıdır.
Kuran'da Allah kendisine inananlara da, inanmayanlara da bazı vaatlerde bulunmuştur. İnkarcılar için vaat, dünyada sıkıntılı bir geçim, ahirette ise sonsuza kadar azap çekecekleri cehennemdir. Ancak bu kesin gerçeğe ihtimal vermeyen inkarcılar Allah'ın vaat ettiği azapla karşılaşmayacakları zannı içindedirler. Son derece büyük bir yanılgı içinde olan bu insanlara Allah şöyle buyurmaktadır:
Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va'dine kesin olarak muhalefet etmez... (Hac Suresi, 47)
İnananlara vaat edilen ise dünyada da ahirette de hoşnutluk içinde bir yaşamdır ve onlar Allah'ın bu vaadini yerine getireceğine kesin olarak iman ederler. Allah dünyada salih kullarına olan vaadini Kuran'da şöyle bildirmiştir:
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir... (Nur Suresi, 55)
Müminlere ahiret için vadedilen ise sonsuza kadar hoşnutluk içinde yaşanacak bir hayattır. Bu hayat, Allah'ın kesin bir vaadidir ve kuşkusuz 'Allah vadinden cayıp dönmeyendir'. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
İman edip salih amellerde bulunanlar, Biz onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan va'didir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?" (Nisa Suresi, 122)
Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir. (Enam Suresi, 115)
De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi." (Al-i İmran Suresi, 95)
| | | | Fadıl DURHAN (şimdiye kadar 400 posta) | |
SAİK
Cehenneme süren
Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz. (Meryem Suresi, 86)
İnsan Allah'a kul olmak için yaratılmış ve bu kulluk görevini yerine getirip getirmeyeceğinin sınanması için dünyaya gönderilmiştir. Dünyada ihtiyaç duyacağı herşeyi Allah var etmiş, kendisine çeşit çeşit nimet sunulmuştur. Ama insanların bir kısmı Allah'ın verdiği tüm nimetlere rağmen var oluş amacını unutmuş ve nankörlük etmiş, isyanda bulunmuştur.
Elbette insanların dünyada içinde bulundukları isyan karşılıksız kalmayacaktır çünkü Allah sonsuz adalet sahibidir. Allah Kendisi'ni inkar eden, büyüklenen inkarcıların nasıl bir sona uğrayacaklarını aşağıdaki ayetleriyle bildirmiştir:
Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o. (Al-i İmran Suresi, 11-12)
Ayetlerde bildirildiği gibi aşağılanmış bir şekilde topluca cehenneme sürülen inkarcıların oradaki pişmanlıkları da Kuran'da bildirilmiştir. Dünyada yaşadıkları hayat boyunca kendilerine Allah'a kulluk etmek için sayısız fırsat verilmiş, hatırlatmalar gelmiş ama onlar yine de yüz çevirip büyüklenmişlerdir. Bunun sonucu olarak söz konusu kişilerin hesap gününde durumlarının nasıl olacağı ayetlerde şöyle haber verilmektedir:
... Azabı gördükleri zaman, o zalimleri bir görsen; "Geri dönmeye bir yol var mı?" derler.
Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler de: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş  larını da hüsrana uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir azap içindedirler. (Şura Suresi, 44-45)
|
Bütün konular: 58 Bütün postalar: 548 Bütün kullanıcılar: 95 Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse 
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 235 ziyaretçi (486 klik) kişi burdaydı!
|
|
|
|
|