kocayazı köyü
  Kocayazi Forum
 
=> Daha kayıt olmadın mı?


Kayıt icin => Daha kayıt olmadın mı? yazısına tıkla..istenen nick: yani isim yazıyorsun.. şifre ve email.adresini yazıp kayıt yap.a tıkla ... Foruma gelip.. Kullanıcı adı ..yazan yere kayıt olurken yazdıgınız (nick) yani isminizi yazıyorsunuz ve nokta nokta bolumune sifrenizi yazıp.. giris.e tıkla foruma yazı yazabilirsiniz .. Tesekkurler.. kocayazıköyü.com

Kocayazi Forum - RESİMLİ NAMAZ KILINISI

Burdasın:
Kocayazi Forum => DİNİ BİLGİLER => RESİMLİ NAMAZ KILINISI
<- Geri  1  2  3  4  5  6  7 Devam -> 

Ridvan
(şimdiye kadar 101 posta)
19.12.2008 21:47 (UTC)[alıntı yap]
Bir mür17;minin vefât ettiğini, haber alan erkeklere, erkek yoksa, kadınlara cenâze namazı farz-ı kifâyedir. Cenaze namazı, Allah için namaz ve ölen kimse için duâdır. Ehemiyyet vermeyenin îmânı gider.
Cenâze namazının şartları

1- Meyyit yani ölü müslüman olmalıdır.

2- Yıkanmış olmalıdır. Yıkanmadan gömülen, üzerine toprak atılmamış ise, çıkarılıp yıkanır, sonra namazı kılınır. Cenâzenin ve imâmın bulunduğu yerin temiz olması lâzımdır.

3- Cenâzenin veya bedenin yarısı ile, başının veya başsız yarıdan fazla bedenin, imâmın önünde bulunması lâzımdır.

4- Cenâze, yerde veya yere yakın, ellerle tutulmuş veya taşa konmuş olmalıdır. Cenâzenin başı, imâmın sağına, ayağı soluna gelecektir. Tersine koymak günahtır.

5- Cenâze imâmın önünde hazır olmalıdır.

Cenâze Namazının Farzları

1- Dört kere tekbîr getirmektir.

2- Ayakta kılmaktır.

Cenâze Namazının Sünnetleri

1- Sübhâneke okumak,

2- Salevât yani Allahümme Salli ve Bârik okumak,

3- Kendine ve meyyite ve bütün müslümanlara af ve mağfiret için bildirilmiş olan duâlardan bildiğini okumak.

Cenâze namazı, câmi içerisinde kılınmaz.

Canlı olarak doğduktan sonra ölen çocuğun ismi konur, yıkanır, kefenlenir, namazı kılınır.

Cenâze taşınacağı zaman, tabutun dört kolundan tutulur. Önce cenâzenin baş tarafı sağ omuza, sonra ayak tarafı sağ omuza, sonra baştarafı sol omuza, sonra ayak tarafı sol omuza konmak suretiyle her birinde onar adım taşınır. Kabire varıldığı zaman cenâze omuzlardan yere indirilmedikçe oturulmaz. Defnedilirken işi olmıyanlar otururlar.

Cenâze namazı nasıl kılınır

Cenâze namazının dört tekbîrinden her biri, bir rekr17;at gibidir. Dört tekbîrin yalnız birincisinde eller kulaklara kaldırılır. Sonraki üç tekbîrde eller kaldırılmaz.

1- Önce niyet edilip ilk tekbîr alınıp, iki el bağlanınca r0;Sübhâneker1; okunur ve okunurken r0;vecelle senâüker1; de denir. Fâtiha okunmaz.

2- İkinci tekbîrden sonra, teşehhüdde otururken okunan (salevât)lar, yar17;nî (Allahümme salli) ve (Bârik) duâları okunur.

3- Üçüncü tekbîrden sonra, cenâze duâsı okunur. Cenâze duâsı yerine r0;Rabbenâ âtinâ...r1; veya yalnız r0;Allahümmağfir lehr1; demek veya duâ niyetiyle r0;Fâtiha-i şerîfeyir1; okumak da olur.

4- Dördüncü tekbîrden sonra, hemen sağa ve sonra sola selâm verilir. Selâm verirken, cenâzeye ve cemâate niyet edilir.

İmâm yalnız dört tekbîri ve iki omuza selâmı, yüksek sesle söyler, diğerlerini içinden okur.

Cenaze namazı, kılındıktan sonra, tabutun yanında duâ etmek câiz değildir. Mekrûh olur.
Ridvan
(şimdiye kadar 101 posta)
19.12.2008 21:49 (UTC)[alıntı yap]
Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. "Teravih" kelimesi Arapça, "Terviha"nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına gelmektedir. Teravih namazı her dört rekatın sonunda oturulup biraz dinlenildiği için, bu adı almıştır (el-Meydanı, el-Lubab, İstanbul, (t.y) I, 123).

Teravih namazı, kadın erkek her müslüman için sünnet-i müekkededir. Teravih, orucun sünneti değil, vaktin sünnetidir. Bir mazereti dolayısıyla oruç tutamayanlar da teravih namazı kılarlar.

Ramazan gecelerini ihya etmek için kılınan Teravih namazı, Kur'an'da zikredilmemektedir. Fakat hakkında çok sayıda hadis rivâyet edilmiştir (Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, Mısır, (t.y) III, 53). Ebû Hureyre'nin naklettiği bir hadise göre Resulullah (s.a.s), Ramazan gecelerini ihya etmeyi teşvik etmiş, fakat bunu kesin olarak emretmemiştir. Bu konuda; "Her kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır" (Buharî, İman, 25, 27; Müslim, Musafi'in, 173, 176; İbn Mace, İkametu's-Salâ, 173; Tirmizî, Savm, 83) diye buyurmuştur. Hadis alimlerinden en-Nevevî, Hz. Muhammed (s.a.s)'in ashabına Ramazanı ihya etmeyi vacip kılmadığını, fakat mendup olarak emredip teşvik ettiğini, İslâm alimlerinin de bunun mendup olduğunda ittifak ettiklerini kaydetmektedir. En-Nevevî, "Ramazanı ihya etmenin, teravih namazını kılmakla hasıl olduğunu" da zikretmektedir. Bu açıdan Hz. Muhammed (s.a.s)'in, "her kim Ramazan'ı ihva ederse" sözü, "her kim geceleri namaz kılarak Ramazan'ı ihya ederse" şeklinde anlaşılmalıdır (en-Nevevî, el-Minhâc, 1924, VI, 39, vd.) Nitekim Abdurrahman b. Avf'ın naklettiği bir hadiste Hz. Muhammed (s.a.s): Şüphesiz Allah Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı oruçla, gecelerini namazla ihya ederse, anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur" buyurmaktadır. (İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173; İbn Hanbel, I, 191, 195).

"Resulullah (s.a.s) Ramazanda mescitte gece bir namaz kıldı. Sahabenin çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O'na tabi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Üçüncü gece Hz. Muhammed (s.a.s) mescit'e gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi. Resulullah (s.a.s) ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaata şöyle buyurdu:

"Sizin cemaatla teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu. Ancak ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım" (Buharî, Teheccud, 57).

Ebû Zer (r.a)'dan nakledildiğine göre, Resulullah (s.a.s) Ramazan ayının sonuna doğru bazı gecelerde ahsabına, gecenin üçte birini geçinceye kadar teravih namazını kıldırmıştır (İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173).

Ebû Hureyre (r.a)'nın naklettiği bir başka hadiste de Rasûlüllah (s.a.s)'in Ramazan ayında, ashabtan bir grubu, Ubey b. Kab (r.a)'ın arkasında cemaatle namaz kılarken gördü ve "Doğru yapıyorlar, yaptıkları şey ne güzeldir" diyerek tasvip ettikleri haber verilmiştir (Ebû Dâvud, İkâmetu's-Salâ, 190).

Yine Hz. Âişe validemiz (r.a) Hz. Peygamber (s.a.s)'in kıldığı teravih namazı hakkında şu bilgileri vermiştir:

"Allah'ın elçisi ne Ramazanda, ne de diğer zamanlarda on bir rekattan fazla namaz kılmazdı. Dört rekat namaz kılardı ki, güzelliği ve uzunluğunu anlatamam! Nihayet üç rekat daha kılardı. Bir defasında, Ey Allah'ın Resulu! Vitir namazını kılmadan uyuyor musun? diye sorduğumda "Ey Âişe! Benim gözlerim uyur, fakat kalbim uyumaz" buyurdu" (Buharî, Teheccüd, 1 25).

Hanefilere göre, teravih namazının rekât sayısı Hz. Ömer (r.a)'ın uygulamasına dayanır. Hz. Ömer Mescid-i Nebevî'de halifeliğinin son zamanlarında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldırdı. Dört halife devrinden sonra da kimse teravihin yirmi rekat olarak cemaatla kılınmasına karşı çıkmadı. Alimler bu hususta Hz. Muhammed (s.a.v)'in şu hadisine göre hareket etmişlerdir: "Benden sonra benim sünnetimden ve raşit halifelerin sünnetinden ayrılmayın" (Tirmizî, İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126). Diğer yandan Abdullah b. Abbas (r.a)'ın Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekat olarak kıldığı ve arkasından da üç rekat vitir namazını kıldığı rivâyet edilmiştir. İmam Ebû Hanife'ye Hz. Ömer (r.a)'ın bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekat kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed (s.a.v)'in bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır (et-Tahtavî, Haşiye, 334).

Yukarıda işaret edildiği gibi, teravih namazı erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkede olarak kabul edilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadiste: "Allah size Ramazan orucunu farz kılmıştır, ben de size gece namazını (teravihi) sünnet kıldım" (İbn Mâce, İkametü's, Salâ, 173; İbn Hanbel, I,191 vd.) diyerek buna işaret buyurmuştur .

Nakledilen bütün bu rivâyetlere göre teravih namazının sekiz rekatının müekked sünnet olduğunda şüphe yoktur. İbnu'l-Humam gibi bazı alimler, sekiz rekattan fazlasının müstahap olduğunu söylemişlerdir. Bu durum, yatsı namazından sonra dört rekat nafile namaz kılmanın müstahap oluşuna benzer ki, bunun ilk iki rekatı müekked sünnet olur (İbnu'l-Humâm, Fethü'l-Kadîr, Mısır, 1315, I, 333 vd.).

Teravih namazı, Ramazan ayına mahsustur; vakti, tercih edilen görüşe göre, yatsı namazından sonradır, sabah namazının vaktine kadar devam eder. Vitir namazı teravih namazından sonra kılınır. Ancak teravih namazından önce kılınmasında da herhangi bir sakınca yoktur. Ancak teravih namazı yatsı namazından önce kılınmaz. Kılındığı takdirde, iâdesi gerekir. Bu namazın gece yarısından veya gecenin üçte birinden sonraya tehir edilmesi müstehaptır. En sağlam görüşe göre, teravihte cemaat olmak sünnet-i kifâyedir. Yani bir mescitte hiç kimse teravihi cemaatle kılmazsa, hepsi günahkâr olur. Teravih namazı tek başına kılınabilir. Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir. Teravih namazına, yarısında yetişen kimse, önce yatsı namazının farzını kılar ve daha sonra teravih namazını kılmak için imama uyar. Eksik kalan teravih rekatlarını, daha sonra kendisi tamamlar. Hatim ile teravih namazını kılmak sünnettir.

Teravih namazının kazası yoktur. Bilindiği gibi farz ve vacip namazlar kaza edilirler.

Teravih namazını, her iki rekatta bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha faziletlidir. Dört rekatta bir selam vermek de caizdir. Fakat bu şekilde kılmak mekruhtur.

Teravih namazını kılarken, iki rekatta bir selâm verilse, normal olarak akşam namazının iki rekat sünneti gibi ve dört rekatta bir selâm verilse, yatsı namazının dört rekat sünneti gibi kılınır. Başlarken ve her iki rekatın başında "Sübhâneke", "Ezûzübesmele" ve her oturuşta "et-Tahiyyat" ile "Salli-barik" duaları okunur. Cemaatle kılınınca, cemaat hem teravihe, hem de imama uymaya niyet eder. İmam teravih namazını sesli olarak kıldırır (el-Kasânî, Bedai'us-Sanâyi', Beyrut, 1974, I, 288; Tahtavî, Haşiye, 335 vd).

Teravih namazı, diğer namazlara nispetle biraz seri kılınır. Ama bu, harflerin mahreci anlaşılmayacak şekilde bozuk bir telaffuzla kılınabilir anlamına gelmez. Bu bakımdan teravih namazının normalin dışındaki bir şekilde acele kılınması mekruhtur. Namazın rükünlerini yerine getirirken de acele edilmez. Kelimeleri tane tane okumak, mahreçlere dikkat etmek ve rükünleri gerektiği gibi yerine getirmek gerekir.

Teravih namazı hatimle kılınmayan camilerde, herhangi bir yanlışlığa meydan vermemek ve cemaatın da kısa sureleri iyice ezberlemelerini sağlamak için, "Fil sûresi"nden sonraki sureleri okumakta yarar vardır. Bu durumda imam, rekat sayılarında da tereddüde düşmekten korunmuş olur. (İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtar, II, 44; vd., Vekbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dimaşk, 1989, II, 72).

Nureddin TUR******
Şamil İslam Ansiklopedisi
Ridvan
(şimdiye kadar 101 posta)
19.12.2008 21:50 (UTC)[alıntı yap]
Tesbih namazı, ömürde bir kez olsun kılınması tavsiye edilen mendup bir namazdır. Peygamberimiz amcası Abbas'a "Bak amca sana on faydası olan bir şey öğreteyim; bunu yaparsan günahlarının ilki-sonu, eskisi-yenisi, bilmeyerek işlediğin-bilerek işlediğin, küçüğü-büyüğü ve gizli yaptığın-açıktan yaptığın on türlü günahını Allah bağışlar" diyerek bu namazı tavsiye etmiş ve öğretmiş, Abbas bunu her gün yapamayız deyince Peygamberimiz, bu namazın haftada bir, ayda bir, yılda bir veya ömürde bir defa kılınmasının yeterli olacağını belirtmiştir (Ebû Dâvûd, r0;Tatavvu'r1;, 14, r0;Salâtr1;, 303; Tirmizî, r0;Salâtr1;, 350, r0;Vitrr1;, 19).

Tesbih namazı dört rekr16;at olup şöyle kılınır: Allah rızâsı için namaz kılmaya niyet edilerek namaza başlanır. Sübhâneke'den sonra 15 kere Sübhânellâhi ve'l-hamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber denir. Sonra eûzü besmele çekilir, Fâtiha ve sûre okunduktan sonra 10 kere daha tesbih edilir yani 'Sübhânellâhi ve'l-hamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber' denilir. Bu tesbih, rükûa varınca 10 kere, rükûdan doğrulunca 10 kere, birinci secdede 10 kere, secdeden kalkınca 10 kere, ikinci secdede 10 kere söylenir. Böylece her rekr16;atta 75 tesbih yapılmış olur. İkinci rekr16;ata kalkılınca yine 15 kere tesbih okunur, ardından geri kalan kısım aynı şekilde tekrarlanır ve böylece 4 rekr16;at tamamlanmış ve toplam üç yüz tesbih edilmiş olur. Aslolan herkesin bu namazı tek başına kılmasıdır.

Tesbih namazında sehiv secdesini gerektiren bir şey olursa, sehiv secdesi normal olarak yapılır, o secdelerde bu tesbih yapılmaz.


Kaynak: Diyanet işleri başkanlığı
Ridvan
(şimdiye kadar 101 posta)
19.12.2008 21:51 (UTC)[alıntı yap]
Akşam namazının sünnetinden sonra kılınan altı rekâtlık ******r-i müekked namaz. Evvâb, faal vezninde ism-i fâildir, günâhları terk ve hayırlı işler yapmak sûretiyle Allah'a dönen demektir. Çoğulu Evvâbin'dir. Evvâbin namazı, Allah'a çok itaat edenlerin namazı demektir. Ashab-ı kirâmdan Zeyd b. Erkâm, kuşluk vakti birtakım insanların namaz kıldıklarını görmüş de; "Bu adamlar pek âlâ bilir ki, bu saatten başka zamanda namaz kılmak, daha faziletlidir. Çünkü Resulullah (s.a.s.), "Evvâbin namazı, sıcaktan deve yavrularının ayakları yandığı zaman kılınır" buyurmuştur" (Müslim, Salât, 19).

Zeyd b. Erkâm, başka bir rivâyetinde şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.s.) Kûba'lıların yanına gitti. Vardığında, onlar namaz kılıyordu. Allah elçisi, onlara, 'Evvâbin namazı, sıcaktan deve yavrularının ayakları yandığı zamandır' buyurdu" (A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercümesi ve Şerhi IV, 2132).

Bu hadislerde, namazın kaç rekât kılınacağı belirtilmemiştir. İslâm âlimleri, sıcağın yükseldiği bu vaktin, kuşluk namazı için en elverişli ve faziletli olduğunu söylemişlerdir. Çünkü kuşluk namazının vakti, günün evveli olup, daha erken saatlerde de kılınabilmektedir.

Hz. Sevbân'dan nakledilen şu hadis de, evvâbin namazının önemini belirtir: "Allah Rasûlü, günün yarısından sonra namaz kılmayı severdi. Hz. Âişe, Ya Resulullah, sen bu saatte de mi namaz kılmayı seviyorsun? dedi. Resulullah (s.a.s.): "Bu saatte gök kapıları açılır ve Hak Teâla hazretleri, bu saatte kullarına rahmetle bakar. Bu namaz Âdem, Nuh, İbrahim ve İsâ'nın devam ettikleri bir namazdır" buyurdular (el-Askalânî, Bulûgu'l Merâm, Terc. A. Davudoğlu, II, 4. Evvâbin namazının dört rekât olduğuna dâir çeşitli hadisler nakledilmiştir. Akşam namazından sonra ve altı rekât kılındığına dâir hadisler de nakledilir ve bunların uygulamada daha yaygın olduğu bilinmektedir (Tirmizî, Salat, 32 1) .

Akşam namazının sünnetinden sonra iki ilâ altı rekat arasında kılınan nafile namaza da "evvâbin" denilmiştir. Hz. Peygamber, akşam namazından sonra altı rekat nâfile namaz kılanın evvâbinden (günah işleyip, arkasından hemen tövbe eden kimselerden) sayılacağını bildirmiş ve arkasından da şu ayeti okumuştur: "Rabbiniz, içinizden geçenleri çok iyi bilir. Eğer salih kimseler olursanız, şüphesiz Allah tövbe edenleri affedicidir" (el-İsrâ, 17/25; bk. İbn Kesir, Tefsir, İstanbul 1985, V, 64, 65; Şürünbülâli, Şerhu Nüri'l-İzah, İstanbul 1984. s.74)

Hamdi DÖNDÜREN
Ridvan
(şimdiye kadar 101 posta)
19.12.2008 21:53 (UTC)[alıntı yap]
Hayır dileme, yapmak istediği bir şeyin kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını anlamak için iki rekât namaz kılıp dua ederek rüyasında manevî bir işaret almak amacıyla uykuya yatma.

Bir iş yapılmak istenildiğinde istihâre yapmak menduptur. Hz. Peygamber, Ashab-ı kirama önemli işlerinde istihâreye başvurmalarını telkin buyurdu. Câbir (r.a)'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah (s.a.s) bütün işlerinde, Kur'an'dan sure öğretir gibi istihâreyi de öğreterek şöyle derdi: "Sizden biriniz bir ise niyetlendiği zaman farzın dışında iki rekât namaz kılsın ve şöyle desin: "Allâhümme estehiruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es'elüke min fadlike'l-azim. Fe inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta'lemu ve lâ a'lemu ve ente allâmu'l guyûb. Allâhümme inkünte ta'lemu enne hâza'l-emre hayrun li fi dini ve meâşi ve âkıbeti emri tev âcili emri ve âcilihi. Fekdurhu li ve yessirhu li summe bârik li fihi. Ve in künte ta'lemu enne hâza'l-emre şerrun li fi dini ve maâşi ve âkıbeti emri ev âcili emri ve âcilihi f'asrifhu anni va'srifni anhu ve'kdur li el-Hayra haysü kâne. Sümme ardihi bihi" (Buharî, Teheccüt, 25, Deavât, 49, Tevhid, 10; Tirmizi, Vitr, 18; İbn Mace, Akâme, 188; Ahmet b. Hanbel, III, 344).

İstihare duasının anlamı: "Allah'ım yapmayı düşündüğüm su işin işlenmesinden yahut terkinden hangisinin hayırlı olduğunu bana ilminle kolaylaştır. Kudretinle senden güç istiyorum. &nin büyük fazlından ihsan buyurmanı dilerim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter; benim gücüm yetmez. Sen bilirsin, ben bilemem. Sen şeyi çok iyi bilensin, Allah'ım. Eğer bu işi dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya ahiretimin sonucu bakımından benim için hayırlı olduğunu bilirsen o işi bana takdir et, kolaylaştır ve onu bana mübarek kıl. Eğer bu işi; dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya ahiretimin sonucu bakımından benim için şer olarak bilirsen, onu benden, beni de ondan uzak eyle. Nerede olursa olsun benim için hayır olanı takdir et. Sonra da beni bu hayırla hoşnut buyur"

Sa'd b. Ebi Vakkas'tan, Resulullah (a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Âdem oğlunun Allah'tan hayır dilemesi (istihâresi) saâdetindendir. Allah'ın hükmüne razı olması da saâdetindendir. Allah'tan hayır istemeyi terketmesi ise onun bedbaht olmasındandır. Allah'ın hükmüne razı olmaması da, Âdemoğlunun bedbahtlığındandır" (Ahmed b. Hanbel, I, 167; Tirmizi, Kader, 15).

İstihâreden önce veya sonra, gerekli istişareler yapılır ve o iş hakkında karar verilir Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "İş konusunda onlarla istişare yap. İstişareden sonra o isi yapmaya tam olarak karar verince, artık Allah'a dayan ve güven" (Ali İmrân, 3/159). İstihare hadisi İbn Mes'ud, Ebû Eyyûb el-Ensârî, Ebû Bekir, Ebû Saîd, el-Hudrî, Sa'd b. Ebi Vakkas, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Ebû Hureyre ve Enes b. Mâlik gibi büyük sahabilerden nakledilmiş, bu rivayetleri senetleriyle birlikte, Buhârî, şârihi Aynî, "Umdetu'l-Kâri" adlı şerhinde tek tek zikredilmiştir. Rivayetler arasında bazı metin farklılıkları vardır.

Enes b. Mâlik'ten gelen rivayet istihâreyi teşvik eder. Bu hadîs şöyledir: "İstihare yapan kimse hüsrâna uğramaz, istihare eden pişman olmaz, iktisatlı davranan kimse de muhtaç duruma düşmez" (Tecrid-i Sarih Tercümesi, Ankara 1985, IV, 135).

İstihâre namazında nelerin okunacağı hadisle sabit değilse de, birinci rekâtta Fatiha'dan sonra Kâfirun, ikinci rekâtta ise, İhlâs sûrelerinin okunması güzel görülmüştür. Nevevî bunu müstehab görür. İmam Gazzalî de bu sûrelerin okunması gereğinden İhya'da söz etmiştir. İbn Ömer'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah (s.a.s)'i bir ay süreyle izledim, sabah namazının sünnetinde, Kâfirun ve İhlas sûrelerini okurlardı. Gazzâlî'nin bu gibi hadislerden mülhem olarak, istihâre namazında da benzer kıraati uyun gördüğü söylenebilir.

İstihare namazından sonra, istihare duası okunur ve istenilen şeye niyet edilerek, Kıbleye dönülmek suretiyle yatılır. Böylece istihareye üç veya yedi geceye kadar devam edilebilir. Çünkü Hz. Peygamberin bazı duaları üç defa tekrar ettiği, hatta Enes b. Malik'e istihâreyi yediye kadar tekrar etmeyi telkin buyurduğu nakledilir (Tecrid-i Sarih Tercümesi, IV, 142, 143).

İstihâre, iyiliği veya kötülüğü kestirilemeyen bir iş hakkında sözkonusu olur. Hayırlı ve sevaplı olduğu kesin olarak bilinen bir konuda istihâreye gerek kalmaz. İstihâre namazı, kerâhat vakitleri dışında her zaman kılınabilir. Çünkü hadiste vakit belirtilmemiştir.

Şâmil İA



Bütün konular: 58
Bütün postalar: 548
Bütün kullanıcılar: 95
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
 
  Bugün 220 ziyaretçi (470 klik) kişi burdaydı!